
Bağışıklığın merkezi: Bağırsak mikrobiyotası
Bilim insanlarına göre, bağışıklık sistemimizin yaklaşık yüzde 70’i bağırsakta yer alıyor. Bağırsak duvarı, milyonlarca savunma hücresinin görev yaptığı canlı bir ordu üssü gibidir. Mikrobiyota dengesi bozulduğunda, bu ordu zayıflar ve en küçük virüs bile kolayca etkili olabilir. “Salgınlardan korunmak sadece maske takmak veya kalın giyinmekle olmaz; esas koruma mikrobiyotamızı güçlendirmektir” diyen Bilim İnsanı ve Mikrobiyolog Ali Rıza Akın, “Sağlıklı bir mikrobiyota, enfeksiyonlara karşı en doğal kalkanımızdır” dedi.

Kışa girmeden 3 bilinçli adım
–Lifli ve doğal gıdalara yönelin: Brokoli, lahana, mercimek ve fermente ürünler (boza, turşu, şalgam) dost bakterileri besler.
– Bilimsel takviyelerden destek alın: Yeni nesil probiyotikler, ağız ve bağırsak mikrobiyotasını aynı anda güçlendirerek bağışıklığı iki cephede destekler.
– Uyku düzenine dikkat edin, antibiyotik kullanımını sınırlayın: Çünkü bağışıklık sistemi dinlenirken yenilenir. Gereksiz antibiyotikler ise dost bakterileri yok eder.

Bağışıklığın kapısı ağızdan açılır
“Bağışıklık sisteminin ilk teması ağızda başlar. Ağız mikrobiyotası dengede olduğunda, vücut genelinde bağışıklık düzeni de daha güçlü olur” diyen Akın, “Çiğnenebilir takviyeler, probiyotiklerin ağızda daha uzun süre kalarak hem oral mikrobiyotayı hem de bağırsak florasını desteklemesini sağlar” diye konuştu.

Türkiye’de mikrobiyota bilinci yükseliyor ama…
Farkındalık artsa da üç temel eksik öne çıktığını söyleyen Mikrobiyolog Ali Rıza Akın, sözlerine şöyle devam etti: “Probiyotik çeşitliliği algısı hâlâ sınırlı. Yanlış beslenme dost bakterilerin sayısını azaltıyor. Bilgi kirliliği, doğru bilimsel verilerin önüne geçebiliyor. Sağlıklı bir mikrobiyota bilinci, salgınların arttığı dönemlerde en güçlü koruma yöntemidir.”